1 Ekim 2011 Cumartesi

Hayallerle gerçek arasına sıkışan ‘Korku Evi’…


Geçmişten gelen kötülüklerle geliştirilen öyküler, senaristlerin ana malzemesi. Bilinmezin yarattığı gerilim duygusuna odaklanıp çekici hale getirilen yapımlar, iyi işlendiği takdirde izleyiciye cazip gelmekte. Orijinal adı ‘Dream House’ olan ve senaryosu David Loucka tarafından kaleme alınan KORKU EVİ de bu tür öykü planı çerçevesinde geliştirilen, başarısı tartışmaya açık bir yapım.
Gerçekçi çevrimiyle adı ‘Rüya Evi’ olması gerekirken, korku düşkünü izleyiciyi daha çok çekmek için KORKU EVİ haline getirilen film, geçtiğimiz sezon gösterime giren ‘Zindan Adası’ ve daha eskilerden ‘The Others’ı andıran bir dokuya sahip. İrlanda’nın en başarılı yönetmenlerinden Jim Sheridan’ın karakteristik sinema öğelerini taşıyan yapım, bir yandan aile hikâyesini işlemekte bir yandan da haksızlıklar üstüne kurulu bir cinayet temasını ele almakta. Aileyi, anlaşılması kolay bir birim olarak düşündüğü ve film setlerini de aile ortamına benzettiği için bu kavram üstünde yoğunlaşan Sheridan, özlemini çektiği sıcaklığı çalışmaları vasıtasıyla seyirciye aktarmakta. Senaryonun içeriğiyle desteklenen bu yaklaşım sonucu ortaya çıkan KORKU EVİ, ailesine daha çok zaman ayırmak için editörlük işinden vazgeçen bir babanın rüya evininin resmi! Will’in eve dönüşüyle başlayan gerilimli dakikalar, beraberinde pek çok soru işaretini de getirmekte. Başlangıçta, alışılmış korku filmlerinin ‘gizemli ev, pencerede beliren gölgeler, ses efektleri’ gibi klasik malzemelerle sunulan öykü, gelişme evresinde aile, akıl hastanesi ve geçmişte yaşanan kanlı olaylar üçgeninde farklı bir boyuta taşınmakta. Bilinmezin kilitlerini, geçmişle yaşanan anın gerçeküstü öğeleri arasında bir bir çözen kurgu, bu evrede tökezlemeye başlayıp zayıf bir sonla noktalanmakta. İşte bu noktada da, iyi bir film için gerekenin yönetmen değil senaryo olduğunu söyleyen Sheridan’ın sözlerindeki gerçeklik payı bir kez daha ortaya çıkmakta!
Aile bağları ve cinayet karmaşası üstüne kurulu KORKU EVİ filminin ismine bakıp ‘korku’ beklentisine girenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Korku bir yana gerilim dahi yaratmayan bu yapımda, Sheridan’ın tüm gayretine ve oyuncuların başarılı canlandırmalarına karşın boşluklarla dolu senaryonun yetersizliği dikkat çekici. Filmin en zayıf halkası, derme çatma bir dille verilmeye çalışılan finali! Yangından mal kaçırırcasına çözüme ulaşan KORKU EVİ, mesaj kaygısı taşımayan kendi halinde bir çalışma. İlle de bir fikir aktarımı isteyenler için işaret edebileceğimiz noktalar, her yaşanmışlığın özünde aldatmak ve para kavramlarının gizlendiğinin bir kez daha gösterilmesi. Bölge halkının tek derdinin ‘emlak fiyatlarının düşmemesi’ olduğunu vurgulayan replikler ve Amerikalıların pek önemsediği ‘hayat sigortası’ bu hususları öne çıkartan saptamalar. Yangın sahnesiyle iyice bocalayan, mekân konusunda da kısıtlı çerçeveye oturtulan KORKU EVİ, Sheridan’ın çok çaba sarf etmeden yarattığı bir film olarak vizyonda. Yönetmenin ‘Kanlı Pazar’, ‘Sol Ayağım’ gibi eski çalışmalarıyla kıyaslandığında vasatın ötesine geçemeyen film, yeterli hammadde olmayınca ustaların bile çaresiz kalabildiğini çok net göstermekte. Buna karşın fazla incelemeden ve üst seviyede bir beklentiye girmeden rahatlıkla izlenebilir.
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder