29 Mart 2010 Pazartesi

‘SERSERİ MAYINLAR’ FİLMİYLE ‘TERCİH AÇILIMI’



‘Serseri Mayınlar’, Hamam filmiyle Kültür Bakanlığı’ndan teşekkür alan, Ferzan Özpetek’in son filmi. Berlin Film Festivali’nden sonra, İtalya galalarında olumlu eleştiriler alan filmin Türkiye galası Gaziantep’te Nakıp Ali Sinemalarında yapıldı. İtalya’da ilk üç günde 500.000 kişinin izlediği filme, Gaziantep’ten de olumlu tepkiler geldi. Ferzan Özpetek’in filmografisinde zirveye oturacağı söylenen filmin basın gösterimi bugün yapıldı. Filmin ardından yemek havasında basın toplantısı yapan Özpetek, senaryonun konusuna Amerika’daki bir arkadaşının ilham olduğunu söyledi. Filmi babasına ithaf etmesine yanlış yorumlar getirilmesine tepkili olan Özpetek, insanların olduğu gibi davranmasından yana. Kendisiyle ilgili sorulara net cevaplar veren yönetmen, filmdeki pek çok ayrıntının, çekim esnasında aklına geldiğini belirtti. Hayattaki olaylardan esinlenerek on günde yazdığı konunun senaryolaşması, aylar sürmüş. Filminde İtalyan dizi oyuncularını kullanan Özpetek, kendisiyle çalışmanın bir keyf olduğunu açıklamaktan da çekinmiyor. Oyuncularla saç problemi dışında hiçbir olumsuzluk yaşamayan yönetmen, kendisini eleştirenlere nispet, filmde bol bol yemek sahnesi çekmiş! Zaten basınla yemek masasında keyifli bir söyleşi yapması da onun masa kültürüne verdiği önemin bir göstergesi!
Bakan Aliye Kavaf’ın açıklamalarını talihsizlik olarak niteleyen Özpetek, ‘eşcinsel’ kelimesini, ayrımcılık yarattığı için sevmiyor! İnsanların uçkur meselesiyle değerlendirilemeyeceğini söyleyen yönetmen, yurt dışında ‘İslamcı mısınız’ sorularına muhatap olmaktan da yakınıyor. ‘Hamam’ filminin Türkiye’nin tanıtımına katkısı olduğunu belirten Özpetek, Türk filmi yapmayı da istiyor.
‘Serseri Mayınlar’, İtalyan bir ailenin sıra dışı çocuklarıyla yaşadığı sorunlara değinen bir film. Tomasso ve Antonio, makarna üreticisi bir ailenin çocukları. Kendilerine çizilen yoldan farklı, bir yaşam tarzı benimseyen iki kardeşin en büyük problemi anlaşılamamaktır. Tomasso’nun amacı yazar olmaktır. Okumak için gittiği Roma’da kendisiyle yüzleşir ve yolunu çizer. Ailesi işletme okuduğunu sanırken o, edebiyatçı olur. Okulu bitirip eve döndüğünde, babası şirkete ortak olmasını ister. Abisi Antonio ise görünürde fabrikayı babasıyla işletmekten çok memnundur. Tomasso, abisine işi kabul edemeyeceğini söyleyerek hayatındaki sırları açıklar. O andan itibaren ailenin yaşadıkları, trajikomik olaylardır…
İnsanlara, ‘tercihleri doğrultusunda yaşama’ mesajı veren film, aileleri de çocuklarını gerçekten tanıyıp tanımadıkları konusunda düşünmeye itiyor! Anne-baba, çocuğunu büyütürken, onun kimliğine, gelecekle ilgili planlarına ne derece değer veriyor? Çocuğunu kendinden bağımsız bir birey mi, yoksa ölümünden sonra kendisini yaşatacak bir kopya olarak mı görüyor? Kişisel yaşamda normal olan nedir? Film, bütün bu soruları düşünmenize ve kendi içinizde cevaplamanıza neden oluyor.
Açılımların sıkça konuşulduğu ülkemizde, halkın böyle bir filme ne derece hoşgörüyle bakacağı tartışma konusu! Hemen her alanda açılım yapanların, insanların özel yaşamıyla ilgili tercihlerine nasıl yaklaştıkları, verdikleri demeçlerle ortada! Ferzan Özpetek, Türkiye galasındaki hoşgörüden bahsetti! Açıkçası aklıma şu soru takıldı. Acaba filme hoşgörüyle yaklaşanlar aynı durumu kendi ailelerinde yaşasalar nasıl davranırlardı? Bu bağlamda sergilenen ikiyüzlülük olmuyor mu?
Bütün bunlar bir yana film, müziğiyle, kayan kamera çekimleriyle ve konuyu işleyişiyle oldukça başarılı. İzleyip izlememek kişinin kendi tercihi. Türk toplumu bu tarza hazır mı? Açılım devrinde yaşıyoruz. Buna da TERCİH AÇILIMI deriz olur biter!
ANİBAL GÜLEROĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder