29 Mart 2010 Pazartesi

‘‘Atatürk açılımı’’nda ilk adım: Dersimiz Atatürk



Diriliş, Şu Çılgın Türkler ve Cumhuriyet üçlemesiyle, Türk mucizesini anlatan tarihçi yazar Turgut Özakman, filmini ‘Birliğimizi, dirliğimizi, geleceğimizi korumak için gerçek Atatürk’ü anlatmak zorundayız. Dersimiz: Atatürk, bu ödevin bir adımıdır’ sözleriyle ifade ediyor!
Film, tamamen plan dışı bir süreçte oluşmuş! Can Dündar’ın ‘Mustafa’sından sonra, Atatürk filmleri için Özakman’ın bilgisine başvurular artmış. Serkan Balbal, filme kaynak olmak yerine, film yapmayı önermiş. Böylece yapımcılığını Birol Güven ve Serkan Balbal’ın üstlendiği, yönetmenliğini Hamdi Alkan’ın yaptığı, başrollerini Halit Ergenç, Çetin Tekindor ve Batuhan Karacakaya’nın paylaştığı ‘Dersimiz: Atatürk’ yaratılmış!
Filmin basın gösteriminde konuşan Hamdi Alkan, Atatürk filmlerinin üst üste gelmesini eleştirenlere, ‘Veda’nın yapımcılarını muhatap olarak gösteriyor! Alkan, gösterim tarihinin, 10 Kasım 2009’da Anıtkabir’den Türkiye’ye duyurulduğunu belirtiyor. ‘Veda’nın bu tarihten sonra gündeme getirildiğini ve bunun hiç şık olmadığını da sözlerine ekliyor. Özakman’ın varlığını ise ‘Bilgilerin doğruluğu açısından gönüllere su serpiyor’ şeklinde yorumluyor. Filmi, çocuk ve gençleri hedefleyen bir referans olarak sunuyor!
‘Dersimiz: Atatürk’, Alkan’ın gözüyle ‘belgesel’ olsa da, sinema teknikleri ve doğru öykülemesiyle ‘film’den farksız! Tarihçi Dede’nin ağzından, Atatürk ve ülkenin kurtuluş süreci masalsı bir dille anlatılmış. Bunun için de bazen canlandırmalar, bazen de tarihi fotoğraf ve çekimler kullanılmış. Doğruluğa o denli önem verilmiş ki, kostüm yanlışı yapılan sahneler yeniden çekilmiş. Tarihi mekânlar, Atatürk’ün yaşadığı yıllara uygun hale getirilmiş. Halit Ergenç, bir ayda hazırlanan maskelerle Atatürk’e benzetilmiş. Tabii bazı yakın çekimlerde kusurlar da yok değil, özellikle burun kısmında!
‘Dersimiz: Atatürk’, önceki filmlerin hatalarına, düzeltme niteliğinde! ‘Mustafa’da, Atatürk’ün yalnızlığından bahsedilmişti. Buradaysa, her anını milletine adayan bir liderin yalnız olamayacağı gösterilmiş. Karanlıktan değil de, fareden korktuğu esprili bir dille anlatılmış! Atatürk’e, sadece çocukluk yıllarında, ‘Küçük Mustafa’ olarak hitap edilmiş. ‘Karga kovalayan Mustafa’ figürü yerine, ‘elindeki iki kuruştan biriyle kitap almayı düşünen Mustafa Kemal’ motifi konmuş. ‘Veda’nın kurmaca savaş sahnelerine karşın, Çanakkale Savaşı’nın gerçek görüntüleri kullanılarak, seyirciye o atmosfer yaşatılmış. Latife Hanım’la evliliğine, ‘modern dünyaya ayak uydurmak için gerçekleştirilen bir olay’ olarak değinilmiş! Annesi ve Latife Hanım, ‘Veda’dakinin aksine gayet mutaassıp giysilerle resmedilmiş. İçki konusu burada da var. Ancak savaşta kesinlikle kullanmadığı da belirtilmiş! Nuri Conker’i işletmeye bayıldığı söylenirken, kendini eleştirmekten kaçınmadığı da anlatılmış. Filmde, Osmanlı’ya da yer verilerek Atatürk’ü, onu yetiştiren süreçten soyutlamaya çalışanlara gönderme yapılmış! Her alanda ‘Başöğretmen’ olan Atatürk’ün bu özelliği, ‘Kimse öğretmenden büyük değildir’ sözleriyle gösterilmiş! Cumhuriyet’ten vazgeçirmeye çalışıp, padişahlık ve halifelik teklif eden zihniyete ‘Bu görevi her türlü tehlikeyi göze alarak üstlendim’ cevabıysa başlı başına bir ders!
Atatürk’ün Ortaçağ’daki bir milleti, imkânsızlıklara rağmen Yeniçağ’a taşımasını anlatan filmde, ‘doğruluk’ ve ‘sevgi’ unsurları üzerinde özenle durulduğu bir gerçek! Buna rağmen film, daha gösterime girmeden tepkiler aldı. Kimi ‘Dersimiz: Atatürk’ü belgesel olarak tanımlayıp ‘Veda’yla kıyaslanamayacağını ima etti. Kimileri de, ipin ucunu kaçırıp karikatüre benzeterek ‘felaket’ olarak nitelendirdi! Gala’da konuşan Ülkü Adatepe ise Abdurrahim’in Atatürk’ün değil, Zübeyde Hanım’ın evladı olduğunu söyledi. Onun ön planda tutulup, kendisinin kaale alınmamasını da eleştirdi. Muhakkak ki, bundan sonra yeni eleştiriler de gelecektir. Ancak, bunlara en güzel cevap, ‘O dönemin dürüst, vefalı fotoğrafını sunan’ Özakman’ın tarih bilgisi olacaktır! Kitabı, gösterimle birlikte raflarda yerini alacak olan bu film, Atatürk’ün her açıdan anlaşılması için fırsattır. Bunun doğruluğunu da filmi izleyip, o yılların coşkusunu hissederek kavrayabiliriz! Atatürk açılımı’na ihtiyaç duyulan bir dönemde, büyük-küçük herkes ‘Dersimiz: Atatürk’e giderek, ilk adımı atmalıdır! İkinci adım ise, ‘Dersimiz: Çanakkale’…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder