21 Ağustos 2010 Cumartesi

‘Ölümsüz’ bir intikam öyküsü!



Akıtılan kan asla kurumaz! Hele bu kan, ‘ölene kadar dostluk yemini’ eden arkadaş tarafından dökülmüşse… Her türlü değerin menfaatler karşısında kolayca harcandığı dünyada, en büyük zararı verebilecek olan, dost bilinen düşmandır. Düşmanımızdan korunmak için her türlü tedbiri alırken, dost dediğimize sırtımızı dayar ve güvenin tehlikeli rehavetine kapılırız. İşte en ölümcül darbeyi de savunmamızın sıfırlandığı bu noktada yeriz!
Gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak yaratılan ÖLÜMSÜZ, ailesiyle sakin bir yaşam sürmek için işlerini devreden bir mafya liderinin, çocukluk arkadaşının ihanetiyle yıkılışının öyküsü! Yediği 22 kurşuna rağmen mucizevî bir biçimde hayatta kalmayı başarmasından dolayı ‘ölümsüz’ lakabını alan Charly Mattei, ihanetin bedelini sözde dostlarına ödetiyor…
Luc Besson ve Jean Reno’yu, bir yaşanmışlığın beyazperdeye aktarımında birleştiren ÖLÜMSÜZ, güçlü bir intikam hikâyesi! Aksiyon ve dramı mafya içerikli konuda buluşturan yapımda, dostluk ve bağlılık sorgulanmakta. Aynı zamanda polis teşkilatının bozukluğunu da gösteren ÖLÜMSÜZ, Amerikan mafya filmlerinin aksine daha duygu yüklü! Para ve güç tutkusunun çocukluk arkadaşlarını bile can düşmanına çevirebileceğini, klasik Jean Reno tarzına uygun olarak, yavaş bir tempoda sunan filmin müzikleri de kulaklara ziyafet! ‘La Fuente de La Vida’nın muhteşem nağmeleriyle başlayan ÖLÜMSÜZ, ‘Un Bel di Vedremo’nun ihanete isyanıyla sürüyor… Teknik olanakların gösterişinden uzak olan yapımda, tüm yük insan faktöründe! İlerlemiş yaşına rağmen müthiş performansıyla izleyeni filmin içine çekmeyi başaran Reno, kariyerinde bir kez daha devleşerek adeta yeni nesillere ders veriyor.
Konusu oldukça sağlam olan ÖLÜMSÜZ’ün en büyük eksiği sunumunda! Süresinin kısalığının da etkisiyle, olaylar çok kestirme verilmiş. Görsellikten ziyade duyguya odaklanan yapımda, zaman mefhumunun yetersizliği, seyir keyfinde bir doyumsuzluk yaratıyor. Reno’nun tek başına öne çıktığı filmde kurgunun da çok başarılı olduğunu söylemek imkânsız.
Dostluk ve sadakat sorgulanırken ‘Aile her şeyden önemlidir’ mesaj veren, baştan sona duygu yüklü yapımda, Fransız sinemasının alışılmış motiflerinden ‘Müslüman’ kavramı da unutulmamış. Hayatına kast eden çocukluk arkadaşının ihanetini affetmeye hazır olan ÖLÜMSÜZ’ün unutamayacağı tek şey, kendisi için yaşamını ortaya koyan ‘Müslüman dost’un köpeklere yedirilmesi! Fransız sineması, Fas ve Cezayir kökenli vatandaşlardan dolayı bu etkileyici vurgulamaya ihtiyaç duyuyor olsa gerek…
Fransa’da ‘ölümsüz’ lakabıyla tanınan ve yaşamı boyunca 13 kere suikasta uğrayıp, polisin tüm çabalarına karşın delil yetersizliğinden dolayı hapisten kurtulmayı başaran, sonunda da yirmiden fazla kurşuna rağmen hayatta kalan gerçek bir mafya liderinin hayatından yola çıkan ÖLÜMSÜZ’ü izleyenler, akıtılan kanın hesabının her an sorulabileceğini ve eli kana bulaşanın sırtını dönüp gitmesinin asla mümkün olmadığını görecekler…
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder