17 Haziran 2010 Perşembe

PLANET 51’deki Amerika…



‘Amerika’ kelimesinin bir ülkeyi, bir devleti temsil etmenin çok ötesine geçip nasıl markalaştığını artık her baktığımız yerde görebiliyoruz! Her yapımda Amerikan bayrağını ve objelerini gözümüze sokanlar, PLANET 51’de de Amerika’nın reklamını yapmaktan geri durmamışlar! Çocukları yönlendirmenin büyüklerden daha kolay olduğunu bilenler, bu amaç doğrultusunda, güzel ve eğlenceli bir animasyon film hazırlamışlar.
Amerika’nın 1950’lardeki yaşantısına benzer bir ortamın hâkim olduğu PLANET 51’de Lem, komşu kızı Neera ile birlikte olma ve işinde ilerleme hayalleriyle günlerini geçirmektedir. ‘Beyin yiyen’ uzaylıların gezegenlerini istila edeceği korkusunun yaşandığı günlerde Kaptan Chuck, uzay gemisiyle geldiği PLANET 51’de hayatı altüst ediverir. Astronot kıyafetleri içinde gemisinden inen Kaptan, kendisini hayretle izleyen yeşil canlıları fark etmeden elindeki kocaman Amerikan bayrağını gururla diker. Bu zafer anının sarhoşluğunun ardından çevresindekileri gören astronot korkudan ne yapacağını bilemez. Onu ‘beyin yiyen’ sanan gezegen sakinleri de aynı paniği yaşar. İzledikleri filmler ve kendilerine söylenenlerden dolayı büyük bir korkuya kapılan PLANET 51 ordusu da astronotun peşine düşer. Gemisine ulaşıp, geri dönmekten başka amacı olmayan, bayrak dikici astronota Lem ve arkadaşları yardım edeceklerdir…
Yönetmen Jorga Blanco, PLANET 51’de, 1950’lerin Amerikasına hâkim olan, yabancılara karşı aşırı hassasiyeti ve sosyal paranoyayı çok farklı bir açıdan işlemiş! O dönemde, özellikle Amerika’yı yönetenlerce yaratılan, terör ve güvensizlik ortamını PLANET 51’e uyarlayan yönetmen, farklı kültürlere yaklaşımdaki korkuyu ve önyargıyı da animasyon karakterlerle izleyiciye aktarmak istemiş. O yıllarda moda olan açık hava sinemaları ve uzay filmleriyle yaratılan atmosferde, konu ters yönden anlatılmış! Sonuçta, özel bilgisayar efektleriyle zenginleştirilen PLANET 51, dünyalıların yani biz insanların başka bir gezegende uzaylı durumuna düşüşümüzü, fantastik macera tarzında sunan bir animasyon film olarak seyirciye sunulmuş! Parlak ve canlı renkleriyle, akıcı kurgusuyla rahat izlenebilir bir yapım olan PLANET 51, uzaylı peşine düşen biz insanların da aslında birer uzaylı olduğumuzu gösteren konusuyla, bu alanda bir ilk sayılabilir.
İroniyle zenginleştirilmiş senaryoda, uzaydan gelen astronot ‘E.T.’ye benzetilirken ona yardım eden gezegenliler de dünyalı çocukların yerini almış! Ayrıca astronotu kaçırmak için herkesin astronot kıyafeti giyip ortaya çıkması da bana, ‘V for Vendetta’ filmindeki sahneyi hatırlattı. Ancak orada o eylem haksızlığa başkaldırı içinken, burada daha çok Amerikan simgesini vurgulamaya yönelik göründü! Karakterlerinin görünüm ve renk olarak Shrek’i andırması da bir başka ayrıntı. Amerika’nın çöldeki gizli üssünü ve ordusundaki kademeler arası güvensizliği vurgulayan filmde, kendisini öldürmek isteyen generali kurtaran korkusuz NASA astronotu motifi de reklam gereği yerini almış! Diğer ülkelerde 2009 yılında gösterime girdiği için çokları tarafından internetten izlenmiş olması da ülkemizdeki gişe açısından olumsuz bir faktör.
Amerika’yı dünyadan sonra uzayda da tek egemen gören zihniyet, PLANET 51 vatandaşlarına bile aynı dili konuşturmuş! Bu sayede İngilizcenin, dünya dili olmaktan çıkıp evrensel bir dil halini aldığını öğrenmiş oluyoruz. Eleştirirken bile propaganda yapmayı beceren Amerikan sinemasının bu animasyon örneği, yine de tatile girdiğimiz şu günlerde çocuklarla birlikte izlenebilecek yegâne film!
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder