30 Haziran 2010 Çarşamba

Bir fenomen; ‘Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma’ …


Stephanie Meyer’ın özellikle gençler arasında kültür fenomeni haline gelen kitap serisinden uyarlanan ‘Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma’nın Los Angeles’taki Nokia Theatre’da yapılan galası, binanın önünde çadır kurup günlerce bekleyen hayranlarının katılımıyla büyük bir coşkuyla gerçekleşmişti. Kırmızı Halı seremonisinde başrol oyuncularıyla buluşup, plazanın bahçesine kurulan dev ekrandan filmi izleme fırsatını yakalayanlar, kendilerini herkesten şanslı görürken dünya çapında büyük bir izleyici kitlesine sahip olan filmi, ülkemizde de sabırsızlıkla bekleyenler bugün muradına eriyor.
‘Alacakaranlık’ ve ‘Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay’la yaratılan aşk, kıskançlık ve tutku temaları ‘Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma’da intikam ve romantizm duygularıyla harmanlanmış olarak karşımıza çıkıyor! Serinin ilk filminde, 17 yaşındaki Bella Swan’ın polis şefi babasıyla birlikte Washington’a taşındıktan sonra orada sınıf arkadaşı vampir Edward Cullen’e âşık olmasıyla başlayan hikâye ikinci filmde, Edward’ın uzaklara gitmesiyle, Jacob Black’le yakınlaşan Bella’nın aralarındaki arkadaşlığı farklı boyuta taşımasıyla devam etmişti Aşk yönü ağır basan ancak kurt adam ve vampirlerin savaşı olarak süregelen öykünün üçüncü filmindeyse Bella, çok sevdiği bu iki farklı karakter arasında tercih yapma durumunda kalıyor. Seçiminde sadece sevgiyi değil yaşamdan beklentisini de dikkate alan Bella, yarattığı aşk üçgeninde dönüm noktasına ulaşıyor! Vampirin sonsuzluk ve sıra dışılığıyla, kurdun bilgeliği ve insani yaşantısı arasında kalan Bella, tercihini hangisinden yana kullanacağını bilemezken sevgilisinin intikamını almak için, yeni doğan vampirler ordusu kuran Victoria’nın saldırısıyla da karşılaşıyor. Aşkın kimlik ayırımı yapmadığı hikâyede, aşk uğruna ezeli düşmanlar bile el ele verebiliyor…
Serinin en iyisi diyebileceğimiz ‘Tutulma’da aksiyon ve duygu oldukça yüksek! Bella’nın seçimine odaklanan konuda, seçim yapmanın yetişkinliğe adım atmada en önemli aşama olduğu vurgulanmış. Evlilik öncesi ilişkinin değerlerle bağdaşmadığını gençlere empoze eden film, ilişkilerde duygu ve bağlılığın gerekliliğini de ön plana çıkartmış. Görünürde vampir, içerikteyse aşk hikâyesi olan ‘Tutulma’, kurda dönüşen Kızılderililerin onurlu ve özverili felsefesini de yansıtmakta. Kabilenin nasıl kurt adama dönüştüğünü gösteren Kızılderili mitolojisiyle de, savaş kazanmak için ana unsurun güç değil, cesaret ve sevgi olduğu anlatılmış! Aşkı, heyecanı ve yaşam değerlerini iç içe sunan filmde bazı noktaların anlamsızlığı da dikkat çekici! Örneğin, bu vampirlerin diğerlerinden ne farkı var ki, günışığından etkilenmiyor ve görüntü verebiliyor? Ayrıca bedenlerinin içi kristal buzdan oluşmuşken nasıl oluyor da yanabiliyorlar? Tabii buzdan oluşan bir varlığın insani duyguları hissedebilmesi de ayrı bir konu… Kurtların devasa görünümleri ve hareketlerindeki doğallıkla bağdaşmayan kesiklik de cabası!
Tüm bunlar bir yana, dünyayla aynı anda ülkemizde de gösterime giren ‘Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma’, uzun süredir bugünü iple çeken fanlarını hayal kırıklığına uğratmayacak nitelikte bir film!
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder