29 Ekim 2010 Cuma

Amerika’nın son şeytanı ‘Son Ayin’de!


Bir sürü yüzle dolu dünyada, bin bir yüzlü Amerika! Yeryüzünün her bölgesinde sergilediği şeytanlıkların bini bin para… ‘Aba altından sopa gösteren’ kurtarıcıdır kimi zaman! Kimi zaman da, alabildiğine tehditkârdır hiç kimseyi umursamadan… Onun yaratmaya çalıştığı dünya düzeninde de şeytanlar başköşededir, sırıtarak utanmadan! Tarikatlarla dolu Amerika’da şeytan, insan ruhuyla beslenirken Tanrı’yı oynamaya soyunanlar da ‘Tanrı’ya inananların, şeytanın varlığına da inanma’ kaçınılmazlığını kendi çıkarlarına kullanmak amacıyla çıkarlar ortaya. Velhasıl-ı kelam ‘Şeytanların, şeytan çıkarma ayinleri’ bir rutindir beyinlerin yıkandığı Amerika’da!
Yılan misali masum insanların içine giren ‘Abalama’, iblislerin en güçlüsü zanneder kendini! Ancak, girdiği bedenin ölümüyle yok edileceği farz edilen bu iblisin bir rakibi vardır ki, asıl ondan gelir kötülüklerin en katmerlisi… Şovmen edasıyla dini vecibeleri anlatan Peder Cotton Marcus, baba mesleğini icra ederken aslında Tanrı’nın ve şeytanın varlığını da sorgulayan gizli bir imansızdır! Cennetin koro şefi şeytanın yarattığı çatışma ortamından nemalanmayı bilen Peder, Lousiana’daki bir çiftlikten gelen yardım çağrısını kabul eder. Çekim ekibiyle Nell adındaki kızın içindeki şeytanı kovmaya giden Peder, şovunu sergilerken olaylar farklı boyutta gelişecektir…
Bir Orta Çağ belası olan ‘şeytan çıkarma’ ayinlerinin halen yapıldığını vurgulayan SON AYİN, sinemadaki ‘konu’ kolaycılığının son örneği! İblise inanmayan ama çıkarma ayinlerini, insanlara psikolojik hizmet gibi gören bir papazın, küçük yaştan itibaren iblisleri tanıtan ve kurtulma yollarını gösteren vaazlarının aksine, yaşananların bir dümen olduğunu ifşa etmek istemesini anlatan filmde olaylar kahramanın kamerasından veriliyor. Türk sinemasındaki ‘cin’ filmlerine karşı Holywood’un vazgeçilmezi ‘şeytan’ı ‘Belgesel’ niteliğinde perdeye taşıyan yapım, ‘Şeytan Çarpması’ filminin bir versiyonu gibi! Türünün klişeleşmiş sekanslarını taşıyan SON AYİN’de şeytan-insan ilişkisinden çok, ‘şeytanlaşan insan’ olgusu verilmekte. Öyle ki, içinde iblis olduğu varsayılan kız, kameramanın uykuda olduğu saatte sergilediği icraatı bizzat kendisi çekmekte! Tabii bu sahnede bir eliyle kamerayı kullanırken bir eliyle de nasıl kediyi parçaladığı tartışmaya açık bir konu. Tıpkı, din kavramını ve şeytan çıkarmayı maskaralığa dönüştüren Peder’in incecik bir tel düzeneğiyle kocaman karyolayı zangır zangır titretmeyi başardığı gibi!
‘Şeytan sana söylüyorum, Amerika sen anla’ havasındaki SON AYİN, korku kılıfına sokulmuş bir komedi. Filmdeki tek dişe dokunur nokta, gelişmişlik konusunda rakip tanımayan ama hurafelere inanan halkıyla tam tersi bir görüntü veren, ABD’nin içler acısı durumu! ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ diyerek başlangıçtan itibaren susmak bilmeyen Peder’in şovunu izlerken filmin birden sonlanmasına gelince… Ne olduğu belli olmadan ‘Devamı var’ tarzında bitmesi, ‘şeytan’ konusunun daha çok su götüreceği yönünde bir mesaj!
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder