16 Ekim 2010 Cumartesi

‘Mahpeyker’, devşirme bir kızın yükselişi…


Ulusları titreten bir imparatorluğun sultanı da olsa, iktidarın acımasızlığında kaybolmuş benliğini bazen bir ‘kırık testi’nin anılarında arar insan! Saltanat hırsıyla kıyılan nice canların günahı, kaybolur gider geçmişin masum anılarında…
MAHPEYKER: Kösem Sultan, çocuk yaşında esir düşüp İstanbul’a gelen ve evlatlık verildikten sonra Emine adını alan bir kızın Saray’daki yükselişinin hikâyesi! Bir tesadüfle Emine’yi gören ve âşık olan Sultan 1. Ahmet ona ‘ay yüzlü’ manasında Mahpeyker adını verir. Gelenek ve kuralları hiçe sayarak bu devşirme kızla nikâhlanan Sultan, ne yazık ki Validelerin yalanlarıyla Mahfiruz’a yönlendirilir. Ondan bir çocuk sahibi olan 1. Ahmet, Mahpeyker’in saraydan kaçmaya kalkışmasıyla çevrilen dolapları öğrenir. Sevdiği kadınla ölene dek sürecek mutlu bir birliktelik başlatan Sultan, ona ‘önde gelen, en iyi’ anlamındaki ‘Kösem’ unvanını da vererek önlenemez yükselişinin temellerini atar…
Senaryosu Avni Özgürel’e ait olan, yönetmenliğini Tarkan Özel’in yaptığı MAHPEYKER, Kurtköy’de hazırlanan ve Topkapı Sarayı Harem Dairesi’nin mekânlarını aynı ölçülerde yansıtan platoda çekilmiş. Dekorların yanı sıra kostümleriyle de dikkat çeken yapım, İngiliz Hanedanlık tarihiyle ilgili filmleri aratmayacak kalitede! Bütçesinin 4 milyon TL’ye ulaştığı söylenen filmde Mahpeyker’in yaşlılık haliyle karşımıza çıkan ve oyunculuğunu bir kez daha sergileyen Selda Alkor, ‘Altın Portakal’ tutkusunda ne kadar haklı olduğunu da gösteriyor. Mahpeyker’in gençliğiniyse ‘En İyi Yardımcı Kadın’ ödüllü Damla Sönmez canlandırmakta.
Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli kadınlarından olan ve ‘gizli’ sultanı sayılan Kösem’in hayatının bir özeti diyebileceğimiz MAHPEYKER, tarihe farklı açıdan bakan bir yapım. Osmanlı’yı daima erkek karakterler üzerinden, fetihlere, kahramanlıklara dayanarak anlatanlara karşın Osmanlı’nın kaderinde kadınların ne derece etkili olduğunu ve çevirdikleri entrikaları göstermekte. Osmanlı’nın gördüğü son büyük aşkın kahramanı olmanın yanı sıra, iktidarda etkili son valide sayılan bir kadının sadece saltanatta yaptıklarını değil kişisel dünyasını da ele alan MAHPEYKER, taht kavgasıyla taşlaşan yüreklerin yapabileceği kötülükleri de özet halinde perdeye yansıtıyor. Kadının kadına düşmanlık beslediği Osmanlı Haremi’ne de ışık tutan filmin dramatik kurgusunda, kadını sadece Sultan’ın zevkine hizmet eden bir obje olarak gören yaklaşıma da bir başkaldırı gözlenmekte. Yapımda dikkat çeken olumsuzluklarsa, süre mefhumunun da etkisiyle, olayların net ifade edilememesi ve Mahpeyker’in boğulma sahnesinin kudretli kişiliğini yansıtamayacak derecede sönük kalması! Yeniçerilerin dövüşü de Uzak Doğu filmlerini çağrıştırmakta.
Osmanlı tarihinde ‘kötü’ olarak sunulan ancak, ‘zehrini Saray’a, sütünü ahaliye akıttığı için’ halkın sevdiği ve katlinin ardından bir hafta matem tuttuğu MAHPEYKER, tarihi ele almaya çekinen Türk sinemasının ortaya koyduğu izlenmeye değer bir yapım!
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder