16 Ekim 2010 Cumartesi

Kusturica’yla ekşiyen ‘Altın Portakal’ı halk tatlandırdı!


Kusturica’yla ekşiyen ‘Altın Portakal’ı halk tatlandırdı!
Daha başlamadan, Semih Kaplanoğlu’nun Emir Kusturica’nın jüri üyeliğine tepki olarak ‘Bal’ filmini çekmesiyle sorunlara gebe olduğunu hissettiren ‘47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’, açılış töreninde MHP’li Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Reşat Oktay’ın sözlü protestosuyla iyice gerildi. Protestocunun salondaki CHP’liler tarafından susturulup korumalarca dışarı çıkartılmasının ardından söz alan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Kültür Bakanlığı’nı da kınayan bir konuşma yaptı. Kültürden sorumlu insanların kültürsüzlüğüne değinen Başkan, Kusturica’nın sanatından dolayı festivale davet edildiğini ve hoşgörüsüzlüğün sinema gibi sanatlarda yeri olmadığını vurgulayarak bu güzel etkinliği, sanata siyaset bulaştırarak, kirletmek isteyenleri kınadı. Törene konuşmacı olarak katılan Can Dündar ise ‘Bu yıl festivalimiz fazlasıyla politize olmuş’ diyerek sözlerine başlayıp sinemanın haksızlığa meydan okumasına değindi. Antalya’yı sinema tarihini aydınlatan bir meşaleye benzeten Dündar, NTV’nin de belgesel kuşağıyla buna katkıda bulunacağını hatırlattı. Bu nahoşluğun gölgesinde Doğa Rutkay’la Hakan Yılmaz’ın sunuculuğunda, ‘Sanatta Sorumluluk’ ödülü alan Müjdat Gezen’in esprileri ve Melike Demirağ’ın şarkılarıyla renklendirilmeye çalışılan ancak vasat bir açılış yapan festivaldeki salon düzeni de evlere şenlikti! Plastik sandalyelere geçirilmiş beyaz örtülerle ‘düğün salonu’ havasına sokulan ‘Cam Piramit’teki ses ve ışık düzeni de Allah’a emanetti. Programın ‘Açılış’a göre hafif kalması bir yana organizasyonda kimsenin kimseden haberi yoktu! Tören bitiminde, Emir Kusturica’nın AKM önündeki alanda konser vereceğinin anonsunun yapılmaması da ‘Tepkilerden korkuldu’ şeklinde yorumlandı…
Bursa’daki festivale de katılan ancak orada tepki görmeyen Emir Kusturica, Antalya’daki bu olayın ardından ‘Hayati güvence’ gerekçesiyle ülkesine dönerken hem ‘47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin tadını ekşitti hem de fikir ayrılıklarına sebep oldu! Kimileri daveti hata olarak gördü. Kimileri de olaya ‘sanat’ yönünden yaklaşıp protestoyu kınadı. ‘Off Karadeniz’in yönetmeni Nur Dolay da protestonun yanlışlığını dile getirmek isteyenlerdendi. Hazırladığı bültenini Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın da bulunduğu ‘Basın toplantısı’nda okumak isteyen Dolay, salonda hazır bulunanlardan bazılarının müdahalesiyle susturulmaya çalışıldı. Mustafa Akaydın’ın araya girmesine rağmen konuşturulmayan Dolay’a tepki o denli büyüktü ki, ancak kendisini çevreleyen basın mensupları sayesinde vahim sonuçlardan korunabildi.
Açılışın rövanşı sayılabilecek bu tatsızlıkla iyice gerilen festivale tat katansa halktı! ‘Sanatçı Korteji’yle coşan Antalya, ‘Onur Gecesi’yle de sanatçıları onurlandırdı. Türker İnanoğlu adını taşıyan Yeşilçam Yolu’nun açılışının ardından ‘Cam Piramit’teki törende Safa Önal, Nur Süer, Ertem Göreç, Gülşen Bubikoğlu, Zeki Alasya ve Metin Akpınar ödüle layık görülürken Yeşilçam’da sadece şarkılarıyla var olan Belkıs Özener de oğluyla birlikte konuklara hoş dakikalar yaşattı.
Halkın sahiplendiği festivale, bir destek de Isparta’dan geldi. Sanatçıları gül sularıyla karşılayan Ispartalıların sıcak ilgisi, Anadolu insanının sanat sevgisinin göstergesiydi! Kortejin ardından Mustafa Akaydın ve Isparta Valisi Ali Haydar Öner’in de katılımıyla ‘Süleyman Demirel Müzesi’ni ziyaret eden sanatçılar, İslamköy’de de sevgiyle ağırlandı.
Filmlere yoğun ilgi gösterilen ‘Altın Portakal’da ne yazık ki sinema salonlarının yetersizliği, istenmeyen durumlar yaşattı! Özellikle AKM’nin ‘Aspendos’ salonundaki ses ve projeksiyon kalitesizliği rahatsız edici boyuttaydı. Jüri önünde yapılan ‘gala’ gösterimlerinde bile hoparlör cızırtıları kulak tırmalarken ‘Kar Beyaz’ın gösteriminde sesin tamamen kesilmesi sabırları taşıran son damla oldu. Dakikalarca süren bu aksaklığa zamanında müdahale edilmemesi salonda küfürlü protestoya yol açtı. Bir sanat organizasyonunda ‘Filmin içine s.çtınız’ denmesi kadar dikkat çekici olan bir başka konu da ‘Press’ filminin gösteriminde Kürtçe konuşanlara ‘Lütfen Türkçe konuşun’ şeklindeki müdahaleydi! Yaşanan bu tatsızlıkların yanı sıra sıkça ortaya çıkan teknik aksaklıklar da gösterim programlarının değişmesine yol açtı. Bunun en güzel örneği ‘Saç’ filminin galasının ertelenmesiyle yaşandı; seanslar iptal edilirken kimi salonlara da ek seans konuldu.
Okulları, esnafı ve cezaevini de unutmayan ‘Altın Portakal’ın kapanış gecesiyse açılışı aratacak cinstendi! Festivalin yüzü olan Ebru Akel’in bilmiş fakat acemice tavırlarına Engin Altan Düzyatan’ınkiler de eklenince ortaya tam bir sunum skandalı çıktı. Ödül verecekleri alacaklarla bir türlü sahnede buluşturamayan bu müthiş(!) ikilinin amatörlüğü, Türkiye’ye işlerini bahane edip gelmeyen, Claudia Cardinale’ye ödül vermek için Deniz Baykal’ı sahneye çağırmasıyla doruğa çıktı. Dakikalarca Kadir İnanır’ı ve Deniz Baykal’ı sahnede bekleten Ebru Akel, Cardinale’yle bir garip telefon konuşması yaptı. Ancak tüm uyarılara rağmen, bozuk olduğu gerekçesiyle, telefonun hoparlörünü açmayan Akel’in bu konuşmasını kendisinden başka duyan olmadı! Ödül alan yabancıların teşekkür konuşmalarını tercümeye gerek duymayan veya kendilerince Türkçeleştiren bu dahi sunucular, ödül alan filmlerin kısa tanıtımları gösterilirken de kenara çekilip görüntüyü işgal etmemeyi akıl edemediler. Salonun çoğunluğu tarafından izlenemeyen Hüsnü Şenlendirici ve Özcan Deniz’in programları esnasında, ‘Kapanış Töreni’nde ödül verecek olanlarla ortamdan sıkılıp içeri-dışarı yapanların yarattığı sirkülasyonsa oldukça rahatsız ediciydi! Bu başıboşluk kadar batıcı olan bir başka nokta da uluslararası bir festivale katılanların kılık kıyafetindeki özensizlikti. Şort, tişört ve benzeri salaş giysilerle ortama teşrif edenlerin bu davranışı acaba sapkın bir modernleşmenin mi yoksa saygı yoksunu bir kültürsüzlüğün mü dışa vurumuydu? Bu garabet karşısında bunları düşünürken, Başkan Mustafa Akaydın’ın festivali geliştirme çabalarının nasıl baltalandığını düşünerek üzülmekten kendimi alamadım doğrusu…
Barkovizyonun yetersizliğiyle daha da tatsızlaşan festivalin ödüllerine gelince… Venedik Film Festivali’nde ‘Geleceğin Aslanı’ seçilip 100 bin dolarlık ödül alan Seren Yüce’nin ilk filmi ‘Çoğunluk’, çoğunluğun memnuniyetsizliğine karşın, ‘film, yönetmen ve erkek oyuncu’ dallarında ‘En İyi’ seçilip daha vizyona çıkmadan 600 bin TL toplamış oldu! Festivalin dikkat çekici filmi ‘Press’, ‘Jüri Özel Ödülü’nü alırken oyuncusu Aram Dildar da ‘Behlül Dal Özel Ödülü’ne layık görüldü. ‘Kavşak’ filmindeki performansıyla başroldeki Güven Kıraç’ın önüne geçmeyi başaran Cengiz Bozkurt ise ‘En İyi Yardımcı Erkek’ ödülü alıp başarılı oyunculuğunun karşılığını gördü! Sinan Çetin’in, Kültür Bakanlığı’ndan destek almadan yapıldığını vurguladığı filmi ‘Kâğıt’ ise sadece Ayşen Gruda’ya ‘En İyi Yardımcı Kadın’ ödülünü getirdi.
Son söz: ‘48. Altın Portakal’ın simgesi olacak ‘Martı’nın tanıtımıyla sonlanan festivalde, tüm yaşanan siyasi çekişmelere ve teknik aksaklıklara rağmen, ‘halka dönme’ misyonu çok başarıyla uygulanmış! Ne yazık ki, halkın desteğinin fazlasıyla sağlanmasına karşın ‘Altın Portakal’ın uluslararası boyutu epeyce ihmal edilmiş…
Anibal Güleroğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder